22 Ekim 2013 Salı

öğrenmek için; KENDİNİZİ MECBUR ETMEK

Kendinizi geliştirmek ve hızlı öğrenmek için
KENDİNİZİ MECBUR ETMEK

Yapabilirlik, Olumlu Motivasyon, Kolay-Zor İlişkisi
Sürekli söylediğim bir söz: ‘‘Yapabilirsiniz; zor değil!’’dir.
Kadın olarak doğamız gereği içsel anlamda çok güçlü, çok dayanıklı ve kolay pes etmez olduğumuzu bildiğimden, sizin için de kolayca ‘‘bu nedir ki, kolay!’’ diyorum.
İyi ve seçkin niteliklere sahip olma motivasyonunuzu desteklemek için de söylüyorum bu sözleri ve elbette söyleyeceğim.
Biliyorum; olumlu motivasyon gücünüzü, güveninizi artırır; yapabileceğinize sizden başka dostların da inanıyor olduğunu bilirseniz; ille de yaparsınız! YAPABİLİRSİNİZ!!!
Ama...

Bugün, bugüne kadarki söylemime bir ilavede bulunacağım.
‘‘Kolay; zor, hiç değil; biraz itina, biraz dikkat; yapabilirsiniz.’’ demeyeceğim:
Ne için kapasitenizi ve gücünüzü küçümseyecekmişsiniz?
Bunca yıl kimi yanlışları doğru bilerek yaşamış ve değiştirmeniz gereken alışkanlıklar edinmişsiniz...
Ev, aile, iş-güç, çoluk-çocuk demiş; kendinizi sevmeyi, kendinizi geliştirmeyi ve kendinize yatırım yapmayı unutmuşsunuz...

Hayatta çabasız hiç bir şey olmaz.
Çalışmadan, çabalamadan ulaşılan hedef, kazanılan başarı yok.
Bir şeyleri, hele ki yıllardır değişmeden giden bir şeyleri değiştirme kararı çok büyük, önemli bir karar ve uygulaması da hiç mi hiç kolay değil.
Ama...

YAPABİLİRSİNİZ.
Çünkü, güzel olan, güven veren, saygı uyandıran başarılar zor elde edilir.
Değerli olan, o kadar kolay olamaz. Zoru elde etmek, zevklidir. :)
Eleganlık zaten değerlere sahip olmak, dolayısıyla değerli olmaktır.

Taşımak istediğiniz değerlere sahip olurken ya da zaten sahip olduğunuz hasletleri (erdemleri) geliştirirken neler yapabileceğinizi, bu blogda anlatmaktayım.

Şimdi size yeni bir yöntemden söz edeceğim:
KENDİNİZİ MECBUR BIRAKMAK

Kendini Mecbur Etmek; Kendini Zora Koşmak; kolay yol dururken kendi gelişmenize katkıda bulunmak amacıyla zorlanacağınız yolu tercih etmenizdir.
İlk makalemde size mecburiyetlerinizi saptayın ve kendinize vazife edindiğiniz ama esasen mecbur olmadıklarınızı değiştirin; demiştim. (bakınız. ‘‘Hayatınızı değiştirmek için kendinizi geliştirmek’’)
Bugün ise ‘‘mecburiyet edinin’’ diyorum:
Gelişeceğiniz, öğreneceğiniz konuları bir an önce öğrenmekten başka çareniz kalmasın.
Başaramazsanız, mahçup olacağınız pozisyonlara girin.
Sonra da mahçup olma ihtimalinizi eleyin :)

Bunu elbette derhal disipline olarak ve kendinize hedef koyacağınız süre ve konu kısıtları çerçevesinde başaracaksınız.

Mesela:
Başaracağınız süre 3 ay. Konunuz ‘‘İtalyanca öğrenmek’’ değil; ‘‘bankacı konuklarınızı ağırlamak için İtalyanca öğrenmek’’. Bakın; öğreneceğiniz İtalyanca’nın kapsamını şu an için bir sektörün literatürüyle sınırlandırdınız bile. ;)

Ya da eşinizin Avusturyalı iş ortağını ağırlayacağınız dönemde onlarla misafir perver bir iletişim kurabilmek. Öğreneceğiniz Almanca’yı günlük dostane bir sofra sohbetiyle sınırladınız. İşiniz bir parça kolaylaştı.

Konunuz, Dünya Mutfaklarında füzyon lezzetler değil; Alman müdürünüzü ağırlarken sunmak üzere Türk ve Alman Mutfağının birlikte uyumlanabileceği lezzetleri keşfedeceğiniz bir füzyon mutfak... Çalışıp öğreneceğiniz mutfak sayısını 2’ye indirdiniz.

Konunuz, dünya sineması değil; Roman Polanski filmleri. Öğrenme süreniz .... gün.

Konunuz ev içi tasarımında (bu mesleğe sadece bizde ‘‘iç mimarlık’’ deniyor; bütün dünyada iç tasarım= interior design.) 1960 sonrasının post modern yaklaşımları gibi 10’larca kitabı okuyup 100’lerce görsel literatürü araştırmanız; değil.
Deniz kenarı 2.konutların iç tasarımında post modernden çıkış; 90’ların yeni, eklektik bakış açısı.
Araştırma alanınızı daralttık. ’80’lerin sonu, 90’ların başını kapsayacak konut iç-tasarım süreli yayınlarının genel ve dikkatli bir taraması ve bir kaç bilimsel makale okuyabilirsiniz.
Öğrenme süreniz, bu sunumu yapmanız gereken toplantının tarihi ile sınırlıdır.

Bu yöntem, hayatımda sıklıkla tercih ettiğim bir hızlı öğrenme, ille de öğrenme:) yoludur.

Samimi bir örnek:
Konunuz, fazlalığınız olan 15 kilo’yu vermek değil; önünüzdeki 3 ayda 5 kilo vermek. Çabanızı, olası yorgunluğunuzu ve yaşayacağınız stresi 3’te 1 azaltıp başarı oranınızı, 3 katı artırdınız. :)
Kocaman bir hedef, ürkütücü görünebilir; imkansız bile görünebilir. Hedefe giden süreci aşamalara ayırmak hem işinizi kolaylaştırır; hem hayatınızın akışı içine hedefinizi katmanız kolaylaşır.
Tamamladığınız her parça sizi hedefinize yakınlaştırır. Üstelik bunu mutlulukla yaparsınız…

Ben bu yöntemi küçücük bir öğrenciyken keşfetmiştim. Başardığım çok şeye bu yöntemle başladım. Hala yapıyorum.Çok faydasını gördüm ve bugün sizlerle paylaşmak istedim.

Dil mi öğreniyorsunuz?
O lisanı kullanmak zorunda bırakın kendinizi.
‘‘Hayatınızı değiştirmek için kendinizi geliştirmek’’ makalemde söz etmiştim.
İşyerinde yabancı konuklarınıza mihmandarlık yapın.
Yabancı konuklarınız gelene kadar öncelikle ihtiyaç duyacağınız yardım ve sohbet konularını belirleyip o konular ağırlıklı hazırlanın. (O konuların sözcüklerini, deyimlerini, ilgili grameri öğrenin. Yurt dışına mı çıktınız? O memleketlilerle ahbap olun.)
Kendinizi o dili konuşmaya mecbur bırakın.

Değişik bir kuzin (=bir ülkeye özgü mutfak) mi öğrenmeye karar verdiniz. Bir yandan kitaplardan çalışıp hazırlanırken 1,5 ay sonra dostlarınızı o ülke kuzininden hazırlayacağınız yemeğinize davet edin.

Kendinizi öğrenmeye mecbur bırakmak, en stresli ama en etkili ve heyecan verici öğrenme yollarından biridir.

Sizi ileriye götürecek büyük adımların da başlangıcı olur.

‘‘Hedefinizi belirleyin. Yolunuzu aklınızda çizin. Sonra kısa etaplara ayırın. Ve her bir etabı başarmayı kendinize mecburiyet edinin.’’

İlk denemelerinizi, hayatınızın iş değil ama daha az riskli alanlarında yapın. Gelişme ve öğrenmedeki başarınızı kendinizde gözlemleyin. Biliyorum ki pek yakında yaşamınızın her alanında uygulayabileceksiniz, kendinizi mecbur bırakarak öğrenmeyi.

Bir kez daha söyleyebilirim, artık; ‘‘kendinizi mecbur ederek öğrenmek’’ çok kolay aslında... ve heyecan verici. :)

Merakınız ve heyecanınız hep var olsun... Hepinize neşeli günler dilerim.
İlhan Hande

25 Eylül 2013 Çarşamba

GÜZEL DURUŞ, GÜZEL YÜRÜYÜŞ

‘‘GÜZEL DURUŞ, YÜRÜYÜŞ, OTURMA’’ guzel durus guzel yuruyus

Güzel Duruş... sizin daha uzun, ince, zarif algılanmanızı sağlar.
Giydikleriniz, üzerinize daha iyi oturur ve daha çok yakışır. Yani güzel durarak ve yürüyerek daha şık olursunuz.

Bu doğru, sağlıklı ve zarif duruşa bedeniniz alışmalı. Bedeninizi serbest bıkarıp omuzlarınızı kulaklarınıza yaklaştırdığınızda ya da öne düşürdüğünüzde rahat etmemelisiniz. Sırtınız boynunuz ağrımalı. Hemen klasik duruşa dönmelisiniz.

Anafikir, bedeni sadece estetik ve zarif değil; aynı zamanda sağlıklı ve doğal olanla uzlaştırmak.

Güzel Duruş için... Mümkünse karşınızda bir ayna olsun. Gözünüz kapalıyken beden duruşunuzu hayal edebiliyorsanız, aynasız da çalışabilirsiniz.
Ayağa kalkın.
1- Başınızın tepesinden yukarı çekildiğinizi farzedin; yumuşak bir omurga ile ama dik durun.
2- Omuzlarınızı önden arkaya doğru dairesel çevirin ve arka aşağıda kalın.
Omuzlarınızı öne düşürmeyin; ya da, boynunuzu saklamak ister gibi kulaklarınıza doğru kaldırmayın.
Bu dairesel geriye ve aşağı doğru omuzları çevirme hareketi sonunda çene kendiliğinden yukarı kalkıyor.
3- Karnınızı yavaşça içeri çekin; sırtınız düz. Karnınızı kasmayın. Karnınız içeride rahatça konuşup gülebilmeli, yürüyüp oturmalısınız. Hem, karnınız içerideyken sırtınız otomatikman daha dik durur.
4- Çeneniz yere paralel ve boynunuz karşıdan görünür.
5- Hafifçe gülümseyin.
6- Konuşurken herkese sırayla bakın. Tek kişiye hitaben konuşmak, kabalık olur. Bunu yumuşak bir baş hareketiyle doğal yapın; gülümseyerek konuşun.
7- Orta ebat çantanız bilek ve dirsek arasında asılı veya; küçük çantanız elinizde olabilir.
8- Diğer eliniz bir bardak, kadeh tutabilir; ya da, asla yüz hizasına kadar çıkmadan hafif ve yumuşak bilek hareketiyle konuşmanızı destekleyebilir.
9- Dizleriniz yan yana, düz; ya da bir biri üzerine çaprazlanmış olabilir.

Eklemler için Not:
Eklemlerin sağlığını korumak için genel olarak asla gergin ve dümdüz yapmayın eklemleri. Dirsek ve dizinizi gergin ve düz tutmamalısınız. Dizler düzken bile 3-5mm bükülü olsun. Bu 3-5mm uzaktan anlaşılamayacak kadar minik, sağlıklı bir esneklik payıdır. (mm=milimetre: birim hakkında fikriniz olmayabilir; hemen bir cetvel veya dikiş masurası ile mm’nin uzunluğu hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.)

Okurken adım adım uygulayın bu duruşu.
Gülümseme, elin hizası, baş ve boyun önemli. Siz konuşurken yakınınızdakiler elinize ve yüz ifadenize odaklanır; uzaktakiler duruşunuza ve genel tavrınıza.
(ve elbette konuşmanıza odaklanırlar.)

Güzel ve alımlı yürümek için...
Duruş öylesine bütünleşmeli ki bedeninizle o eski boyun omuzlar arasında, karın serbestçe dışarıda, kürek kemikleri dışarıda, dizler ve kollar iki yanda açık duruşlara asla dönemeyin! Bozuk duruşta sırtınız ağrımalı, kendinizi pasaklı hissetmelisiniz.
Zarif duruş aynı zamanda en sağlıklı ve doğal beden duruşudur.
Yürürken de bu duruşu koruyabilirsiniz.

Yürürken...adımlarınız acele, sakin farketmez;
- Düz, ileri, dengeli adımlar; yumuşak, seri, sakin topuk-taban-parmak ucu sıralamasında.
- Yüksek topuklu stilettolar sizi parmak ucu baskılı yürütür ki, yürüyüşünüze zarafet katar.
Yüksek topuklarla rahat etmiyorsanız, giymeyin. Giydiklerinizin içinde kendinizi rahat hissetmezseniz, şık olamazsınız.
Güzel duruşu koruduğunuzda babetlerle çok şık olabilirsiniz.
- Şimdi buna bir de ‘‘güven ekleyin’’ olur mu? :)

Asla!!! Yürürken asla ama asla elinizde sigara olmasın ve sakız çiğnemeyin!
Bunu yapan bir kadının elegan olması mümkün değildir. Kısa bir süre için öyleymiş gibi bile görünemez.
Sandviç, simit yiyebilir; gazeteye göz gezdirebilir, döküp çarpmıyorsanız :) kahve bile içebilirsiniz.
Ama sigara ve sakız...! Asla!!! :)

Markette, pazarda, vitrin bakarken, jogging yaparken, evinizde, kahve pişirirken, aceleyle toplantınıza, dersinize çabuk ve hızlı adımlarla yürürken duruşunuzu koruyabilirsiniz.

Oturup kalkarken... - Oturacağınız koltuk veya sandalyenin tam önüne gelin. Kendinizi uzaktan serbestçe bırakmayın. (Çok yorgunken bile)
- Sandalyenizi biri tutuyor ise hafifçe öne itmesini bekleyin.
- Otururken dizler yan yana ve ayak bileklerinizi bir biri üzerine çapraz veya bacak bacak üstünde ve ayak bilekleriniz bir birine yakın, sütun gibi oturun.
- Kalkarken ‘‘duruş’’u koruyarak, dizler yanyana; ellerle uyluklarınıza bastırıp destek almadan kalkın. En fazla, ellerle koltuğun iki yanından destek alabilirsiniz.
Gülümseyin... :)

Makalenin sonu:
''Elegan'' olmak için her bakımdan nitelikli olmanız gerekir.
Sadece görünüşü şekillendirerek ince beden, zarif tavır, ahenkli ses tonu ile kısa bir süre ‘-mış gibi’ davranırsınız...
Oysa siz daima gelişmeye açık olabilir, kendinizi tamamlamaya devam edebilirsiniz.

Adını bildiğiniz ve ‘elegan’ sıfatını yakıştırdığınız hanımların hiç durmadığını sürekli toplantı, seminer, kültürel aktiviteler arasında mekik dokuduğunu da duyarsınız. Bu gerçek. Sosyal, kültürel aktiviteler, iş gezileri peşinden şık yemekleri, zarif giysileri ve yeni insanlarla tanışmaları getirir. Ama önce, o aktivitelerin kadını olabilmelisiniz.

‘Acil Başlanacaklar Listemiz’ sizin temeliniz.
O temelin üstüne muazzam bir saray inşa etmenizi bekliyorum.
(bakınız. 5 Eylül 2013 tarihli ilk makalem ''Hayatınızı değiştirmek için kendinizi geliştirmek'')

İçinizin ve dışınızın birlikte ve uyumla (=senkronize) ilerlemesine izin verin. Bunu yapmak çok keyifli.

Not: Bu çalışmaları yaparken heyecan duymuyor; gereksiz veya bir an önce atlatılması gereken aşamalar diye düşünüyorsanız; o noktada her şeyi bırakabilirsiniz. Henüz kendinizdeki değişime hazır olmayabilirsiniz.
Doğru zamanı bekleyebilirsiniz; elbette zamanın çok hızlı geçtiğini hatırlayarak...

Gelişmek, şeklen ve zihnen nitelikler kazanmak sizi farklı kılar.
Kendinizde bu seçkin farklılıkları hissettiğiniz; çevrenize farkınızı, kendinden emin ve zarif bir gülümsemeyle hissettirebildiğiniz gün, siz, olmak istediğiniz sizsiniz.

Lütfen bana yazın; Öyle heyecan verici ki gün be gün değişmenizi izlemek ve bu blogun sizin motivasyonunuz olabileceğini düşünmek...

Heyecanınız ve hevesiniz hep var olsun. Hepinize neşeli günler dilerim.

il-han

gelecek makale: ''Gelişmek ve Öğrenmek için Yeni Bir Yöntem!'' ve ''Elegan şıklığa doğru: Çantanızın İçi''

17 Eylül 2013 Salı

Güzel Konuşma guzelkonusma

Güzel Konuşma, Güzel Duruş ve Yürüyüş: Başlarken...

Elegan olmak üzere kendinizi geliştirirken bedeniniz ve zihniniz birlikte biçimlenmeli.
Bu hafta ‘‘güzel konuşma’’ ve ‘‘zarif ve doğal duruş’’ nasıl olur; kendi kendinizde Güzel Konuşma ve Güzel Duruş özelliklerini nasıl geliştirebilirsiniz, görelim istedim...

Size hem klasik kabulleri, hem de klasik kuralların günümüzdeki çağdaş yorumlamalarını anlatacağım.
Günümüzde zarafetin ayrılmaz parçası, doğallık. Zarafeti doğanız haline getirmek ki bu, hep böyle yaşamış olmayı gerektirir. Bu blogda yazdıklarımı hayatınızın her anına kattığınızda, zarif ve doğal olabilirsiniz.

Bir mekanda; iş toplantısı, kokteyl, yemek, çay partisi, eski mezunlar pilav günü, derneğinizin, okul aile birliğinin toplantısı veya ilk buluşma... nerede olduğunuz önemli değil. Sizi ilk kez tanıyan ya da yıllar sonra yeniden karşılaştığınız insanlar, görünüşünüzün hemen ardından sesiniz, tavrınız ve konuşmanızdan etkilenir.

Beğenilmek; seçilen değil seçen, hakkında düşünülüp karar verilen değil, siz kararınızı verdikten sonra diğerlerine söyleyen olmak için güzel durabilir, güzel bakabilir, güzel konuşabilir ve gülümseyebilirsiniz...

‘‘Elegant Hayat’’ için kendiniz elegan olmalısınız. Yani iyi ve faydalı hasletlere sahip olmalısınız.
Karşınızdakinin sizinle ilgili ilk izlenimi ilk görüşte olur.
Size oldu mu hiç?
Bazen dikkatleri sadece duruşu, sadece alçacık ama net ve anlaşılır ses tonu, sadece başını hafifçe eğişi, eliyle yaptığı minik bir hareket ile bir kadın çeker... O, zariftir.
Bakışları doğallıkla kendine çeker; konuşmaya başladığında insanlar güzel bir şarkı dinleyecekmiş gibi sessizleşir...
Ahh! Sizi tarif ediyorum, galiba! Pek yakındaki ‘siz’i ;)

‘‘GÜZEL KONUŞMA’’ guzel konusma

Güzel konuşmak için... sesinizin tonu her zaman yumuşak; sözleriniz anlaşılır olsun.

- Anlaşılır bir sesle konuşun. Monoton ve volumu hiç değişmeyen bir ses tonu sıkıcıdır.

- Alçak ve yumuşak ses tonuyla ve her kelimeyi net telaffuz ederken konuşmanızın içeriğinin gerektirdiği duygu değişimleri, nidalar ve konuştuğunuz dilin aksanından gelen vurguların hepsini yapın.

- Cümlenizin başında güçlü ve dolgun çıkan sesiniz, cümlenizin sonuna doğru cılızlaşıp kaybolmasın.
(Bunun için doğru yerlerde nefes almanız gerekir.)

Evet, ‘Güzel Konuşma’ için dersler veriliyor. (Esasen ben de veriyorum. Siz burada yazdıklarımı uygulamaya çalışın.)

Kendi kendinize yüksek sesle okuyarak; okurken ve günlük konuşmalarnızda sürekli kendinizi dışarıdan biriymişsiniz gibi dinleyerek Güzel Konuşma çalışabilirsiniz.
Konuşmanız önce kendi kulağınıza hoş gelmeli. Biraz dikkat ile başarabilirsiniz.

Doğru Nefes:
- Cümlenizin başında diyafram desteği ile (karın bölgesinin göğüs kafesinin altında kalan kısmını şişirerek) ağızdan nefes alın. Nefes sesiniz duyulmasın. Esasen her anki doğal nefesiniz, zaten budur.

- Yazın dilindeki noktalama işaretlerini, konuşma dilinde de kullanırız.
Dikkatle, kitapları yüksek sesle okuyarak ve zamanla, doğru duraklarda sinyal verebilen sezgiler kazanacaksınız ve bu sezginiz, konuşurken doğru yerlerde nefes almanızı sağlayacak.

- Noktada, noktalı virgülde doğal nefes alıp cümle boyunca homojen harcayın.(Dışarı verin.)

- Özne, birkaç kelimelik bir tamlama olduğunda özneden sonra ara nefes alabilirsiniz.

- Konuşurken bazen ihtiyaç nefesi, bazen sözünüzün anlamını güçlendirmek için ifade nefesi alabilir, bazen de nefessiz anlık duraklayabilirsiniz.

İhtiyaç nefesi yarım ila 1sn süreli olabilir. İfade nefesi, vurgu, altını çizme, dikkat çekme amaçlı olduğundan sadece ‘‘1 an’’ uzunluğundadır. Yine duraklama da bir küçük andır.
İfade nefesini, dikkati çekmek istediğiniz andan hemen önce alın. Mesela;

‘‘........Burada her yer dağ taştır. Bundan böyle toprakların verimli olduğuna güvenerek buraya yerleşmemiş atalarımız. Onlar ne bolluk, ne rahat, ne de güven aramadılar. Dünyadan mümkün olduğu kadar uzaklaşmak ve göklere fazlasıyla yakınlaşmak için buralara geldiler. Çünkü coğrafya bakımından burada biz, yerden fazla, göklere yakınız......’’
(Roman: Hayat Bağları, C.V. Georgiu; çeviren: İlhan Eti)

Bu pasajda ihtiyaç nefesi (H diyelim) ve ifade nefesi (h diyelim) alalım ve uygun yerde duraklama (d diyelim) yapalım. Bir de öyle okuyalım:
‘‘........(H) Burada her yer dağ taştır. (H) Bundan böyle (d) toprakların verimli olduğuna güvenerek buraya yerleşmemiş atalarımız. (H) Onlar ne bolluk, (h) ne rahat, (h) ne de güven aramadılar. (H) Dünyadan mümkün olduğu kadar uzaklaşmak (H) ve göklere fazlasıyla yakınlaşmak için buralara geldiler. (H) Çünkü coğrafya bakımından burada biz, (H) yerden fazla, (d) göklere yakınız......’’
Zaten son derece şairane bir dille yazılmış pasajın sesinizle canlandığını duyabildiniz mi?
Evet mi? Kendinizle gurur duyabilirsiniz.
Bu çok güzel ve güzelliğini hissettirerek okuması dikkat isteyen bir pasaj... :)

Bu harikulade konuşma şeklini kendi kendinize nasıl geliştireceksiniz?

1- Konuşmasını, ses tonunu çok sevdiğiniz tiyatro sanatçılarını dinleyin.
İnternetten, benim de konuşmasına hayran olduğum, tiyatro sanatçılarımızla, TRT kökenli o çok doğru ve güzel konuşan spikerlerimizle yapılan röportajları bulup dinleyin. Bakmadan, sadece dinleyin; işitin.
(Sayın Yıldız Kenter hoca ile yapılmış röportajları, TRT kökenli spikerlerimizden Sayın Gülgûn Feyman’ı veya kendi araştırmalarınızla kendinize örnek alacağınız değerli isimlerin tiyatro sahnesi veya tv programlarının dışındaki kendi doğal konuşmalarını dinleyin.)

Taklit etmeyin. Bu dinlemelerinizin sebebi, kendini doğru ifade etme ve ahenkli konuşmaya dair doğru örnekleri duyabilmeniz içindir.

Güzel konuşmak için ‘Tiyatroya gidin’ demeyeceğim. Tiyatroya kendinize sanatsal ve kültürel katkıda bulunmak için gidin; ruhunuzu beslemek için... Harika olur! Fakat; Güzel konuşmanın bedeninizde doğallaşıp ve herzamanki haliniz olmasına çalışırken tiyatro sahnesi abartılı olur. Hem oyunun akışı esnasında tonlamalara dikkatinizi veremezsiniz; hem tiyatroda en arkadaki seyircinin de oyunu takip edebilmesi için her şey gerçek hayattan büyüktür. Yüksek ses, büyük jest ve mimikler... Sizin amacınız, doğal davranırken zarif ve kendiniz olabilmek.

2- Roman ve tiyatro oyunlarını yüksek sesle okuyun... Konferans verir gibi değil; romanın veya oyunun kahramanları sizmişsiniz, her şey odanızda olup bitiyormuş gibi; o replikler sizin duygularınızın uzantısı olarak sizin ağzınızdan dökülüyor, gibi, okuyun.
Siz oyuncu değilsiniz. Elbette, yine güzel konuşabilirsiniz.

Doğal ve ahenkli konuşma alıştırması için konuların ve kahramanların daha içimizden ve günlük hayattan seçildiği eserleri okuyabilirsiniz.
Mesela Behçet Necatigil’in ‘Radyo Oyunları'nı öneririm. Yüksek sesle okuyun. Karakterlerden biri, siz olun. İsterseniz hepsi, siz olun.
Tiyatro sahnesindeymiş gibi değil; gerçekten o oyun ya da romandaki sahne, odanızın içinde gerçekleşiyormuş gibi; sakin, kitabınızdaki replikleri tonlamalar ve vurgularıyla; konuşuyormuş, karşınızda biri varmış gibi okuyun. Bir yandan da kendinizi işitin.

Okul yıllarımızdan pek iyi hatırladığımız Reşat Nuri Güntekin, Halit Ziya Uşaklıgil, Abdülhak Hamit Tarhan’ı severek okuyabilir, eserlerinin duygusuna kolayca bürünerek doğal ve konuşmanızdaki duygu ve anlam geçişlerini yansıtan yumuşak konuşma alışkanlığını farkında bile olmadan kazanabilirsiniz.

Simone de Beauvoire, Taylor Caldwell, Magda Zsabo, Milan Kundera, C.Dickens, Emil Zola, V.Hugo... evet, bambaşka tarzlardan ama hikayeleri ve kahramanları gerçek olan bu yazarları okumanızı çok isterim.

Not: Geleceğim= Geliciym ya da günümüzde gelicem(2. e, 1.’den az uzun ve daha dar) Yapacağım=Yapıciym ya da günümüzde yapıcam (2. a, 1.den az uzun ve az daha dar) Okuyacağım= Okuyciym ya da çağdaşı Okıycam... gibi yazılışından farklı okunan sözcüklere dikkat edeceğiz (edicez-konuşurken).
Günlük hayatta ‘Gelcem, gitcem, napiyosun, gaste, kaave, vs. yuvarlamaktan ötürü kötü telaffuz ettiğiniz sözcükleri artık net ve anlaşılır telaffuz edin.

3- Yanınızda Türkçe bilmeyen bir arkadaşınız varsa sizden duyduğu her sözcüğü doğru öğrensin; öyle düşünün.

4- Olanağınız varsa konuşmanızı, okumanızı kaydedin. Dinlerken sevdiniz mi? Bravo!

Not: ‘Güzel Konuşma’ ile ilgili emin olamadığınız herşey için ‘Yorumlar’dan bana danışabilirsiniz. Diyaloğumuz, diğer blog dostlarımıza da faydalı olacak.=konuşurken ‘‘olucak’’ :)

Alıştırmalarınızı yaparken seçeceğiniz kitaplar, edebi değerli eserler olduğunda anlamlı ve güzel konuşma alışkanlığıyla birlikte düşünsel yeteneğiniz ve edebi dağarcığınız da gelişecektir.


(seçeceğiniz: konuşurken ‘‘seçiceniz’’) (alışkan-lığıyla: konuşurken –lııyla) (dağarcık: konuşurken da*arcık -a ve -a yı bir birine belirsiz ve yumuşak bağlayın=bâlıyın.)

Hem, bu muhteşem eserlerle de henüz tanışmadıysanız, ‘güzel konuşma’ çalışırken tanışmış olacaksınız.

Sesiniz mutlulukla çınlasın! Hepinize neşeli günler dilerim.

il-han

gelecek makale: güzel duruş, yürüyüş