Merhaba sevgili ''Elegan Hayat'' okurları.
Bizim blogumuz bakılacak değil; okunacak bir blog. Bu yüzden değerli. Sizler de değerlisiniz; değil mi ki okumaktan, ilgilenmekten, yenilenmek ve gelişmekten yanasınız. Değil mi ki, elegansınız. :)
Pek az zaman oldu, son makalemi yayınlayalı. Yine de buradayım, çünkü bugün farklı bir makale yazmak istedim. İlk makalemde sözünü etmiştim; okuduğunuz kitaplar, izlediğiniz filmler olsun...
Ben de size bugün, 2006'da vizyona girmiş olmasına rağmen benim ilk kez az önce izlediğim ve çok ama çok etkilendiğim filmi anlatmak istedim. Sizinle bu kez bana özel ve sevdiğim bir zamanı paylaşmak istedim ve güzel bir filme ayırdığım, -izlediyseniz ne mutlu, belki bu makaleden sonra bir kez daha yeni bir algıyla izlersiniz; izlemediyseniz izleyin olur mu, diyeceğim- kendime bir farklılık daha kattığım zamanı paylaşmak.
Filmin konusunu anlatmayacağım; onu izleyince nasılsa bileceksiniz.
Havasını, suyunu, ruhunu, derinliğini hissettirmeye çalışacağım ki muhtemelen bu güzel sinema filmi üzerine şu ana değin söylenmemiş bir iki söz eklemiş olacağım.
Daha fazla bekletmeyeyim sizi de filme gelelim.
(Bu arada aşağıda finalden söz etsem de filmin finali değil; finalden bir motif, o. Dikkatinizden kaçmaması için özellikle belirtmek istediğim pek anlamlı bir motif.)
''Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü''...
Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü
İlk kez seyrettim.
Tanrım!!! Nedir bu Ezel Akay, Levent Kazak'ın dokunduğu yapımlarla olan derin bağım? (Neredesin Firuze ve O Şimdi Mahkum da müthişti ama bu başka.) Bu nasıl film, masal, öykü, oyun, doküman...
Her karede bir evrensel algıya dokunuş; hem trajik hem masalsı final!
(Ayşe hatun'un dileği, ''Bundan böyle tarih tekerrür ede; belki bir şeyleri değiştirmek mümkün ola!'', öylesine masalsı bir dille yaklaşmış ki tarihin tekerrür edişine; ne orijinal bir metafizik yaklaşım...
Sonra hangi yabancı festivallere gitmiş, hangi uluslararası ödülleri toplamış bakayım, dedim... Yok!(Yurt içinde pek çok:Altın Koza Film Festivali, Ankara Uluslararası Film Festivali) Bu haksızlık! Bu sanatsalık dünya ile paylaşılamadı mı? Ödüllere boğulmadı mı? Neden?
Eleştirmenleri okudum sonra... Sığ. Hep iyi, güzel sözler söylemişler ama; filmin derinliğinden yoksunlar.
Velhasıl, eğer her bir karakterin 15 dakika ufka baktığı filmler ''sinema'' ise bu, sinema değil; eğer bu film ''sinema'' ise o filmler sinema kategorisinden ayrı olduklarını itiraf etsin bir an önce, geç kalmış bir gönüllülükle ve seve seve.
Teşekkürler Ezel Akay, Levent Kazak ve muhteşem oyuncular:Ayşen Guruda, Haluk Bilginer, Beyazıt Öztürk, Güven Kıraç, Ayşe Tolga, Şebnem Dönmez...!
not: Filmin müthiş sürükleyiciliği ve çarpıcı finalin ardından göz yaşlarına boğulmuş olmam önemli değil; ama, göz yaşlarımın ajitasyondan değil de masal olmasını dileyeceğimiz bu toplumsal trajedinin her karesindeki gerçeklikten doğmuş olması önemli.
(Sadece en başta Altun'un kesildiğine izleyiciyi inandırmak için bıçağın görünmesi kafi, ayağının hareketi pek acıklı oldu.)
ilhan Hande
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder